10 Soruda Sosyal Fobi Atakları
Sosyal fobi, bir kişinin sosyal durumlarda aşırı kaygı yaşaması ve aşırı kaygı ile birlikte alay etme, reddetme veya başkalarını yargılama düşünceleri yaşaması durumudur.
Sosyal durumlarda, eylem gerektiğinde belirgin ve kalıcı bir korku vardır. Sosyal fobi teşhisi konan kişiler mümkün olduğunca bu tür durumlardan kaçınmaya çalışırlar.
Profesyonel işiniz yoğun sosyal etkileşim gerektiriyorsa, sosyal durumlardan kaçınmak için yaptığınız her şey başarınızı olumsuz etkileyebilir.
Yemek ve içmek, telefonda konuşmak, el kol hareketi yapmak veya başkalarının önünde tartışmak büyük kaygıya neden olabilir. Diğer bir semptom ise göz teması kuramamaktır.
Bazen birçokları için çekici olabilecek bir “ilgi noktası” olma düşüncesi bile yorucu olabilir. Yaşanan kaygıyı artıran düşüncelerden biri de “bu durumun” başkaları tarafından fark edileceği korkusudur.
Kendine güven ve benlik saygısının azalması, sosyal fobi atakları olan kişileri huzursuz yaparken reddedilme ve olumsuz değerlendirmelere karşı tahammülsüz hale getirir.
Toplumda Sosyal Fobi Ne Düzeydedir?
Sosyal fobi, depresyon ve alkol bağımlılığından sonra en sık görülen üçüncü ruhsal bozukluktur. Genel nüfusun %7-8’inde atakları yaşayan bireyler vardır.
Sosyal fobinin yaygınlığı kadınlarda %2.3, erkeklerde %1.1 civarındadır ve çoğu çalışma sosyal fobinin kadınlarda erkeklere göre daha yaygın olduğunu göstermiştir.
Klinik çalışmalarda sosyal fobilerin her iki cinsiyette de aynı sıklıkta ortaya çıktığı veya ağırlıklı olarak erkek olduğu belirtilmelidir. Yaygın sosyal fobi ve spesifik özellikle iki tür mevcuttur.
Spesifik sosyal fobi, yalnızca topluluk önünde konuşma gibi belirli durumlarda korku deneyimidir. Yaygın sosyal fobide ise hasta hemen hemen tüm sosyal durumlarda huzursuz, endişeli ve gergindir.
Yaygın sosyal fobinin spesifik türe göre daha fazla görüldüğünü söyleyebiliriz. Sosyal fobinin alt türleri arasında ayrım yapıldığında, genel formun daha erken yaşlarda başladığına dair kanıtlar vardır.
Sosyal fobiler alt tiplere göre değişse de ergenlik döneminde (10-17 yaş) başlamaktadır. Hastaların %40’ında ilk çıkış yaşı 10 yaşın altındadır. Hastaların %95’inde hastalığın başlangıcı 20 yaşın altındadır.
Araştırmalar, okul fobisi olan çocukların gelecekte sosyal fobiyi geliştirme olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Korkutucu durumlardan kaçınma davranışları genellikle çok belirgindir. Diğer zihinsel bozukluklara yol açabilecek sosyal yalnızlığa yol açabilir.
Sosyal Fobi Atakları ve Utangaçlık Aynı Şey Mi?
Sosyal fobinin tespit edilmesinin en mühim engellerinden biri, toplumsal fobinin, düzgüsel utangaçlık ve toplumsal tedirginliğin abartılı bir görünümü olarak algılanmasıdır.
Utangaçlık, değişik kültürlerde düzgüsel alışkanlık olarak kabul edilebilmekte ve çok açık ve net bir beceri kaybının varlığında bile, bu vaziyet doktora başvurma sebebi olarak görülmemektedir.
Sosyal fobi atakları olan kişiler, çoğunlukla durumlarıyla başa çıkmada kendilerine destek olan yaşam teknikleri ve belli stratejiler geliştirmektedirler.
Atakları yaşayan hastaların, toplumun geri kalanına nazaran iki misli daha çok alkol bağımlılığı olduğu, alkol kullanım bozukluğu olan bireylerin ise toplumun geneline nazaran dokuz misli daha çok toplumsal fobilerinin olduğu bildirilmiştir.
Bu stratejiler nedeniyle sosyal fobi atakları yaşayan bireylerin toplumsal işlevlerini sınırlanabilir. Öte yandan yaşamları üstündeki kısıtlanmayı kabul etmeleri ve tedavi arayışına yönelmemeleri sonuçları da ortaya çıkmaktadır.
Sosyal fobi atakları yaşayan bireylerin büyük kısmında kronik depresyon eş zamanlı olarak ortaya çıkabilir. Sosyal fobi atakları olan bireyler bu sorunla baş etmek için alkol ve uyuşturuculara umut bağladıkları için bağımlılık bu grupta çok sık rastladığımız bir hastalık boyutunu alabilir.
Utangaçlık ve Ağır Sosyal Fobi Farkı Nedir?
Stres ve gerginlik başarınızı belli bir düzeye çıkaran etkenlerdir. Bu stres kişiyi daha hazırlıklı olmaya, daha çok çalışmaya ve imajını, ilişkilerini ve işini korumak için mücadele etmeye zorlar.
Ancak stres arttıkça bu yöndeki etkinliği azalır ve stres normal koşullarda daha rahat edeceğiniz şeyleri yapmanızı imkansız hale getirir. Başka bir deyişle, stres ve başarı arasındaki ilişki zamanla tersine döner.
Sosyal fobi atakları olan insanlar gerçekte ne olduğunu görmezler, korkutucu durumun neden olduğu “duygularına” odaklanırlar. Bunun ağır sosyal fobi ve utangaçlık arasındaki temel fark olduğu düşünülür.
Utangaç insanlar, sosyal fobide görülenlere benzer belirtilerle sosyal ortamlarda bulunurlar ve başkalarının tepkilerini dikkate alırlar. Örneğin, kabul edildiğinizi ve sıkılmadığınızı anlamak, olumsuz düşünce ve endişelerinize son verir.
Tersine, sosyal fobi atakları görülen kişiler ise böyle bir değerlendirme yapamazlar. Genellikle diğer insanların onları nasıl gördüğünü bilmezler. Çünkü böyle bir durum olumsuz bir değerlendirme riskini artırdığı için tehdit olarak algılanır.
Sosyal Fobi Kimlerde Görülür?
Sosyal fobi genetik özelliklerle ilgili sorunlardan biridir. Ailenizde olması sizin de sosyal fobi atakları yaşama şansınızı artırır. En önemli faktörlerden biri beyinde belirli kimyasal dengesizliklerin veya dengesizliklerin varlığıdır.
Ayrıca travmatik geçmiş de önemli tetikleyici özelliklerden biridir. Çocuklar özellikle çocukluk çağı ile alay edilmesi, dışlanma ve aşağılanma gibi travmatik deneyimler yoluyla sosyal çevrede aşırı stres yaşamaya başlarlar.
Bu süreç uzun süre devam ederse, stres hormonlarının salınımı daha yoğun ve sürekli hale gelir ve bu da kimyasal dengenin bozulmasına neden olur.
Sosyal fobi atakları olan kişiler, yaşadıkları kaygıyı çevresindekilerin davranışlarını gözlemleyerek ve olumsuz deneyimlerden etkilenerek kazanırlar.
Özellikle aile ve okul ortamlarında yaşanan olumsuz deneyimler travmatik sonuçlar doğurmakta ve bu korkunun gelişmesinde çok önemli rol oynamaktadır.
Çocuklar, özellikle okul öncesi gelişim döneminde, ebeveyn etkisi ile beraber sosyal durumlarla başa çıkmayı öğrenir ve davranışları bu yönde gelişir.
Aşırı korumacı ebeveynler, çocuklarının sosyal çevreye erişimini kısıtlamaz veya bu ortamlarda kendilerini ifade etmelerine izin vermez.
Bu süreç de sosyal becerilerin gelişimini engeller. Bu kişilerin sosyal fobi atakları geliştirmeleri diğerlerine göre daha fazla olasıdır.
Sosyal Fobi Atakları Hangi Durumlarda Ortaya Çıkar?
Halka açık alanlarda telefon görüşmesi yapmak
Halka açık yerde yemek yemek
Halka açık yerlerde bir şeyler içmek
Küçük grup etkinliklerine katılmak
Yetkili bir kişiyle konuşmak
Topluluk önünde konuşmak veya gösteri yapmak
Başkaları tarafından izlenilmek veya gözlenilmek
Diğerleri tarafından izlenildiği sırada konuşmak
Yabancılarla konuşmak
Eğlence veya partilere katılmak
Yabancılarla yüz yüze konuşmak
Yeteneğin veya bilginin test edilmesi
Daha önceden tanımadığı kişilerle tanışmak
Umumi tuvaletlerin kullanımı
Birileri bulunurken bir odaya girmek
Topluluk içinde odak noktası olmak
Bir toplantıda anında konuşma yapmak
Satın alınan ürünleri iade etmek veya geri ödeme yapmak
Yabancılarla yaşanan memnuniyetsizliği veya anlaşmazlığı ifade etmek
Yabancıların gözlerinin içine bakmak
Grup önünde hazırlanan raporun sözlü sunumunu yapmak
Romantik veya cinsel nedenlerden ötürü birini tavlamaya çalışmak
Satıcıların ısrarlarına dayanmak
Sosyal Fobi Atakları Sırasında Neler Olur?
Kalpte çarpıntı veya göğsün sıkışması
Seste titreme
Solunumun hızlanması veya nefes almada güçlük
Terleme veya sıcak basması
Seste titreme
Mide bulantısı veya mide problemleri
Kaslarda gerginlik
Ağız kuruluğu
Titreme
Şiddetli baş ağrıları
Yüzde kızarma
Baş dönmesi
Bayılacak gibi olma
Avuç içlerinde ıslaklık
Tik veya kas seyirmesi
Sosyal Fobi Belirtileri Nelerdir?
Sosyal fobi atakları tetikleyicisi olaydan günler, haftalar ve hatta aylar önce aşırı endişeli olmak sosyal fobi belirtileri arasındadır.
Özellikle tanımadığınız kişiler tarafından görülme ve yargılanma korkusu da önemli belirleyicilerdendir. Günlük toplanma durumlarında bile aşırı heyecan ve endişe ortaya çıkabilir.
Utanma veya aşağılanma korkusu kendisini gösterebilir. Başkalarının sizi gergin bulacağından korkma ve endişe duymaya ek olarak tüm tetikleyicilerden kaçınma davranışı sık sık görülebilir.
Bunlara ek olarak yukarda bahsettiğimiz sosyal fobi atakları esnasında görülen bir takım belirtiler de gözlemlenebilir. Sosyal fobinin belirtileri özellikle kişinin başta sosyal yaşantısı olmak üzere aile, iş, eğitim ve tüm hayatını olumsuz yönde etkileyebilir.
Kaygıyı tetikleyen tüm ortamlardan ve durumlardan kaçındığı için de depresif duygudurum ortaya çıkabilir. Sosyal fobi atakları sergileyen bireylerde biraz önce de belirttiğimiz gibi bağımlılık riski oldukça yüksektir.
Madde bağımlılığı da görülme ihtimali olmasına rağmen asıl tehlike alkol bağımlılığı ile gerçekleşme riski taşımaktadır.
Alkolün hem toplumlarda uyuşturucu ve uyarıcı maddelere göre daha fazla kabul görüyor olması sebebiyle kişiler sosyal ortamlarda yaşadıkları kaygıyı azaltmak veya dindirmek amacıyla alkol kullanımına başvurabilirler.
Sosyal ortamlarda yaşanan kaygı, korku ve endişe atakları nedeniyle alkol kullanımıyla rahatlama ve gevşeme yolunu tercih edebilirler. Bu durum kısa vadede gevşemeye yol açar ve kişinin atakları yaşarken kendisini daha rahat ifade ettiğini zannetmesine yol açar.
Çalıştığı işyerinin gerçekleştirdiği bir davete katıldığında sosyal fobi atakları yaşayan kişinin alkol aldığını düşünelim. İlk deneyimde alkolün uyuşturucu etkisi sebebiyle gevşediğini düşünebilir.
Hatta bu gevşemeden dolayı kendisini daha rahat ifade edebildiğini de düşünebilir. Ancak yaşadığı durum gerçeği yansıtmamaktadır. Alkolün uyuşturucu etkisi sebebiyle gevşediği doğrudur ancak bu kimyasal kaynaklı bir gevşemedir.
Bu durumda gevşeme olmasına rağmen bu iyileşme anlamında değildir. Aslında alkol alınca zannedildiği gibi kişinin kaygılanmadan, endişelenmeden veya korkmadan sosyalleşmesi söz konusu dahi değildir.
Kadehler sıralandıkça bu kez de kendini daha çok ifade edememeye başlanır çünkü kişi atakları yaşarken alkolün etkisiyle içinde bulunduğu ortama uygun olmayan konuşmalar yapabilir.
Üstelik davet esnasında söylediklerinden ve sergilediği davranışlarından dolayı daha sonra yaşayacağı rezillik, utanç vb. birçok duygunun şiddeti artacaktır.
Bu durum sosyal fobi atakları esnasında hissedilenlerin daha sonra daha da şiddetlenmesine neden olabilir. Ayrıca bu duygular şiddetlendikçe kişi daha fazla düzeyde alkole ihtiyaç duyar ve alkol bağımlılığı bu sayede gelişebilir.
Sosyal Fobide Kesin Çözüm Nedir?
Sosyal durumlarda kaygı, hemen hemen herkesin yaşayabileceği bir duygudur. Tüm gözlerin üzerinizde olduğu bir ortamda biraz huzursuzluk ve endişe tamamen normaldir.
Sosyal kaygının klinik bir bozukluk haline gelip sosyal ve mesleki işlevselliği bozduğu andan itibaren tedavi ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.
Sosyal fobi atakları veya sosyal anksiyete bozukluğunda, yabancılarla tanışmaktan, sosyal olarak veya kişisel olarak gözlerin üzerine adeta yapıştığı durumlarda belirgin ve kalıcı bir korku vardır.
Diğer bir tanım ise sosyal fobiyi nispeten küçük gruplar halinde başkaları tarafından incelenme korkusu olarak tanımlar. Sosyal fobinin derecesi açısından şiddetli olmayan ve ortalama bir kişide de gözlemlenebilen sosyal kaygı durumlarına “performans kaygısı” adı verilir.
Sosyal fobi atakları için konuşursak genellikle genetik yatkınlık ile yapısal ve çevresel zorlamalar arasında bir etkileşim vardır.
Sosyal fobi ataklarının psikanalitik yorumuna göre, yasaklanmış ve saldırgan dürtülerin bilinçli hale gelmesi durumunda ceza alma riskinden dolayı sinyal kaygısı ortaya çıkar ve bu hareket etme, yansıtma ve kaçınma savunma mekanizmaları tarafından bilinçsiz tutulur.
Gerçek tehlikeyle ilgili korku ve endişe azaldığında, nesne veya durum korkusu harekete geçer ve rahatsızlık hissi ortaya çıkar. Bu aynı zamanda sosyal fobi için de geçerlidir.
Sosyal fobi atakları yaşayan kişiler, çocukken anne-babalarını onaylamadıkları için eleştirilerek küçük düşürülmüş olabilir. Bu insanlar, yetişkinler kadar potansiyel olarak sakıncalı gördükleri durumlardan ve ortamlardan kaçınırlar.
Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişilerin bilinçsiz bir ilgi ve onay ihtiyacı vardır. Sosyal fobi atakları olan kişiler, bilinçsizce, şiddetli bir ihtiyaçla, başkalarıyla ilişkilerinde onlardan tam ve mükemmel bir ilgi talep ederler.
Burada tüm rakiplerini yok etmek isteseler de, rakiplerinin yerini alamamakla karışık suçluluk ve utanç hissedebilirler. Sosyal fobi atakları olan kişiler için bağımsız olmak, yeni insanlarla tanışmak ve sosyalleşmek, ebeveynlerinin veya sevdiklerinin sevgisini kaybetmek demektir.
Bu durum bebeklik ve çocukluk döneminde anneden ayrılma ve bağımsız olma isteği, çocukta “annem beni terk etmek istiyor” duygusu da yaratır.
Bir ebeveynin veya bakıcının yanlış tutum ve reddetme davranışı ile doğal olarak gelişen bu korkunun artması, gelecekte insanlarla ilişki kurmamızı zorlaştırmaktadır.
Psikanalitik kuramın biraz önceki açıklamalarıyla uyumlu olarak, anne, baba, birincil bakım veren ve çocuk arasındaki terk, eleştiri, aşağılama, utanma, alay etme gibi ilişkiler sosyal fobinin gelişmesinde önemli rol oynar.
Bu içsel düşünceler bilinçaltında sabitlenir ve daha sonra dış insanlara ve nesnelere aktarılır. Çocuğunun korkusuna duyarsız kalan ebeveynler sosyal kaygının gelişmesine zemin hazırlar.
Psikodinamik terapiler, sosyal fobinin tedavisinde utanç, sosyal ketlenme, kendini ifade edememe ve ilişki sorunları gibi temel sorunları ele alır.
Sosyal fobinin tedavisinde bireysel terapilerin yanı sıra psikodinamik grup terapileri de etkilidir. Sosyal fobinin psikoterapi ile tedavisinde bilişsel yaklaşımın da büyük yeri vardır.
Bilişsel modele göre sosyal kaygıda, bireyin sosyal beceri eksikliğinden ziyade kendini sosyal bir varlık olarak görme sorunu, başkalarıyla bir eylemde bulunamama korkusu ve olumsuz yargılanma korkusu vardır.
Bilişsel davranışçı terapiye göre, sosyal fobi atakları olan kişilerin temel korkusunun “itibarsızlaştırma” olduğu söylenmektedir. Sosyal fobi atakları olan bir kişi için sosyal bir ortamda konuşma, yemek yeme, yazma gibi birçok eylem, onun yeterliliğinin bir testidir.
Kişi, itibarını kaybetmemek için bu sınavı elinden geldiğince geçmelidir. Başkaları tarafından olumsuz yargılanma korkusu. “Kendini gerçekleştiren kehanet” gibi bir kısır döngüye yol açar, kötü bir sonucu ummak korku yaratır ve korku kötü bir sonuç üretir.
Aslında beklenen bir felaket kadar vahim bir durum hiç yaşanmasa da sosyal fobi atakları olan kişi bunu bir felaket olarak görür. Ayrıca sosyal kaygıda bir kişinin çevreleri hakkında güçlü bir olumlu izlenim bırakmak için güçlü bir arzusu oldumaktadır.
Ancak duygusal olarak yüklü güvensizlik duygularını ve bunu yapamama durumunu belirten modeller geliştirilmiştir. Bireylerin olumsuz yargılanacağına inandıkları ortamlarda tüm dikkatleri çevreden çok kendilerine yönelir ve sosyal fobi atakları gelişir.
Sosyal fobisi olan kişiler için aşağılanmış ve gerçekten aşağılanmış hissetmek, kontrolden çıkmış ve kontrolden çıkmış hissetmek, endişeli hissetmek ve endişeli görünmek aynı anlama gelir.
Sosyal çevre bu şekilde algılandığında kaygı programı devreye girer ve tüm bilişsel, fiziksel, duygusal ve davranışsal bileşenler devreye girer. Sosyal fobi atakları olan kişiler için, diğerleri onlardan mümkün olan en yüksek ve en acımasız standartlarda davranmalarını bekler.
Bireysel panikler ortaya çıkmaktadır çünkü buna dayanacak gücü kendisinde hissetmemektedir. Sosyal fobinin bilişsel davranışçı psikoterapi ile tedavisinde kaygıyla baş etme, yüzleşme, bilişi yeniden yapılandırma, sorunlarla baş etme becerisi kazanma eğitimi vardır.
Gevşeme eğitimi, test korkusunu azaltmak için bilişsel yeniden yapılandırma, kendi kendini izleme, onay gereksinimleri çalışması, problem çözme eğitimi ele alınmaktadır.
Psikoterapi sırasında felaket, zihin okuma, büyütme ve abartma gibi otomatik düşünme hatalarına değinilir. Odağı kendi kendini izlemeden başkalarını gözlemlemeye, koşullu inançlara ve işlevsiz kuralların düzeltilmesine kaydırmak tedavi için esastır.
“Her zaman akıllı ve çekici görünmeliyim”, “Konuşmam mükemmel ve akıcı olmalı” gibi düşünceler işlevsiz kurallardır. “Konuşurken teklersem bana aptal derler” gibi düşünceler koşullu inançlardır.
Temelde “sıkıcıyım, farklıyım, kusurluyum, beceriksizim, başarılı değilim” gibi temel inançlar söz konusudur.
Bilişsel davranışçı terapi, tüm bu yaklaşımlar çerçevesinde sosyal fobi atakları tedavisinde kullanılan en etkili yöntemdir. Grup bilişsel davranışçı terapiler de tedavide oldukça etkilidir.
Sosyal Fobi İlaçları Nelerdir?
Sosyal fobi tedavisi için kullanılan farklı ilaçlar vardır. Sosyal fobi ilaçları birkaç gruba ayrılır. Bunlardan antidepresanlar sınıfından Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri (SSRI’lar) genellikle ilk denenenlerdir.
Yan etki riskini azaltmak için düşük dozda başlanır ve kademeli olarak tam doza yükseltilir. Semptomlarda belirgin iyileşme birkaç haftadan birkaç aya kadar sürebilir.
Tedavi sırasında semptomları kontrol etmek için başka ilaçlar da kullanılabilir. En az yan etkiyle en etkili olanı bulmak için birkaç farklı antidepresan denemek gerekebilir.
Anksiyolitikler olarak adlandırılan sınıftaki ilaçlar kaygı düzeylerini azaltabilir. Bunlar hızlı hareket eden ilaçlardır. Bağımlılık potansiyeli nedeniyle genellikle yalnızca kısa süreli kullanım için reçete edilirler.
Beta blokerler olarak adlandırılan ilaç grubu ise sosyal fobi atakları konusunda fiziksel semptomlara neden olan adrenalin hormonunun uyarıcı etkilerini bloke ederek etki mekanizmasını göstermektedir.
Kalp atışı, kan basıncı, kalp çarpıntısı, sesi, titremeleri ve atakları azaltabilirler. Bu nedenle, topluluk önünde konuşma gibi belirli atakları yaratan durumlarda bazı zamanlarda kullanım için uygundur. Sosyal fobi atakları ve sosyal fobinin genel tedavisi için önerilmemektedir.
Üniversitede Sosyal Fobi Kendiliğinden Geçer Mi?
Sosyal fobi atakları ve bu ataklara neden olan bu ruhsal bozukluk ile ilgili en yaygın yanlış düşüncelerden birisi ise sosyal geri çekilmenin sosyalleşme artınca geçeceği yönündedir.
Lisede sosyal fobi atakları yaşayan kişinin üniversiteyi kazanınca ve kampüs ortamına girince kendiliğinden atakları son bulmaz. Atakları sonlandırabilecek yegane şey üniversitede sosyal fobi tedavisi görmektir.
Tedavi uygulanmadıkça kişinin sorun yaratan temel inançları, ara inanç ve otomatik düşünceleri değişmeyecektir.
Dolayısıyla atakları da son bulmayacaktır. Değişmeyen bu inanışlar sebebiyle kişi ne kadar sosyal ortamda olsa da kendisini yalnız ve öteki hissetmeye devam edecektir.
Mentalium Psikoloji Kimdir?
2019 yılında Klinik Psikolog Onur Aydın tarafından Kadıköy Göztepe sınırları içerisinde kurulan Mentalium Psikoloji bir psikolojik danışmanlık merkezidir.
İkinci şubesini ise Şişli Mecidiyeköy bölgesinde faaliyete sokan kurumumuzda uzman psikologlar hizmet vermektedir. Kurumumuzda çalışan tüm uzmanlarımız gerekli eğitimleri ve süpervizyonlarını tamamlamış klinik psikologlardır.
Merkezimizde hem bireysel hem de aile çift terapisi hizmetleri sunulmaktadır.
Bireysel terapi alanında başta sosyal fobi olmak üzere depresyon, panik atak, yaygın anksiyete bozukluğu, özgül fobi, travma, obsesif kompulsif bozukluk ve kişilik bozuklukları olmak üzere birçok farklı ruhsal sorun vardır.
Bireysel terapi hizmeti almak isteyen bireylere klinik psikoloji alanında uzmanlığını tamamlamış ruh sağlığı profesyonelleri destek sunmaktadır. Merkezimizde yalnızca bireysel terapi hizmeti sunulmamaktadır.
Ayrıca aile ve çift terapisi hizmeti de verilmektedir ve bu konuda uzman olan psikologlar çiftlere kendileri başa çıkamadıkları sorunlarında destek sunmaktadırlar.
Sosyal fobi atakları hem tıbbi hem de ruhsal desteğin alınmasını gerektirebilir. Bu rahatsızlıkla mücadele etmek ve sosyal fobi atakları ile başa çıkabilmek için ilaçların kullanımına ek olarak kişinin bireysel ruhsal değişimi de oldukça önemlidir.
Eğer siz de sosyal fobi tedavisi almak ve sosyal fobi atakları ile mücadele etmek istiyorsanız bizden randevu alabilirsiniz.