3 Soruda Lohusa Depresyonu Nedir?
Depresyon, dünyada en sık görülen ruhsal sorunların başında gelmektedir. Depresyon bu kadar yaygınken farklı türleri de incelenmektedir. Depresyon türleri arasında lohusa depresyonu ön plana çıkmaktadır. Lohusa depresyonu tedavi edilebilir bir ruhsal sorundur ve müdahale edilmesi hem kişinin kendisi hem de bebek başta olmak üzere yakınları için de oldukça önemlidir. Lohusa depresyonu tedavisi için bize ulaşabilir ve psikolog desteği alabilirsiniz.
Depresyon Nedir?
Depresyon genel anlamda kişinin kendisini mutsuz, hüzünlü, huzursuz, isteksiz, karamsar veya çaresiz hissettiği bir ruhsal bozukluktur. Lohusa depresyonu ise doğum sonrası depresyon (postpartum depresyon) olarak da bilinen ve annelerin doğum sonrası yaşadıkları bir ruhsal süreçtir.
Lohusa depresyonu bazı noktalarda farklı ruhsal süreçlerle karışabilir ve buna dikkat etmek gerekir. Yazımızın devamında bu farklılıkları da inceleyeceğiz ve bu depresyon türü hakkında bilgiler sunacağız. Eğer siz de lohusa depresyonu belirtileri gösteriyorsanız, bizden psikolog desteği alabilir ve depresyondan kurtulabilirsiniz.
Lohusa Depresyonu Nedir?
Lohusa depresyonundan bahsetmeden önce lohusa depresyonuyla oldukça fazla karıştırılan bir kavramdan bahsetmemiz gerekir. Bu kavramın adı annelik hüznü. Annelik hüznü her 100 anneden yaklaşık 70-80’inde görülmektedir. Annelik hüznü ekseriyetle doğum sonrasındaki 48-72 saat içinde ortaya çıkmaktadır. Ancak daha nadir olmak üzere doğum ertesi ilk iki hafta içinde de ortaya çıkabilir.
Bu durumun nedeni henüz kesin olarak bilinmemektedir ancak annede doğumla beraber aniden ortaya çıkan hormonal değişimler, gebelik süreci ve bebeğe dair kaygı ve annelik rolünün annede doğurduğu sorumlulukların farkındalığı risk oluşturmaktadır. Annelik hüznü belirtileri arasında normal sınırlarda olan bir üzüntü veya kaygı hali, kolaylıkla ve sık gerçekleşen ağlama, duygudurum değişimleri, eleştiriye karşı aşırı hassasiyet, öfke, uyku sorunları ve odaklanmada güçlük vardır.
Annelik hüznü, genelde 2-14 gün içerisinde kendi kendine geçmektedir. Annelik hüznü belirtileri ekseriyetle hafif düzeyde olduğu için anneye herhangi bir ruhsal müdahale gerekmeyebilir. Anne ve başta eşi olmak üzere yakınlarına bu durumun normal olduğunu anlatmak yeterli olacaktır. Ancak bir yandan da yeni annenin sosyal desteğinin artması gerekir ki bu durumda yakınlarına görev düşmektedir.
Annelik hüznü geçici bir ruhsal süreçtir ancak dikkat edilmesi gereken bir yönü vardır. Annelik hüznü gelişen her 5 anneden birinde bir yıl içinde lohusa depresyonu gelişebilir. Bu sebeple doğum sonrası iki haftanın üstünde depresif belirtiler görülürse, lohusa depresyonu mutlaka bir uzman tarafından incelenmelidir.
Lohusa depresyonu, doğum sonrasında ilk bir ay içinde ortaya çıkan bir depresyon türüdür. Her 100 yetişkin anneden 7 ila 17’si arasında bu ruhsal rahatsızlık görülmekteyken, her 100 ergen anne arasında 26 tanesi ise bu sorunla karşılaşır. Hem gebelik süreci hem de doğum sonrası dönem anne adayları ve yeni anneler için oldukça sancılı bir süreçtir. Bu sancılı süreci beraberinde getiren bazı yeni sorumluluklar vardır.
Bunlardan bazıları bebek bakımını gerçekleştirmek, bebeği için güvenli bir ortam oluşturmak ve bebekle iletişim kurmaktır. Ayrıca yeni anne rolünü ve sorumluluklarını öğrenmek ve bebek sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalmak da önemli belirleyiciler arasındadır. Bu sebeplerle bebek sahibi olmak bir kadın için sancılı ve kritik bir süreçtir. Anne sorumluluğu almak özellikle ilk gebelik ve sonraki süreçte oldukça kritik bir role sahiptir.
Tedavi İçin En Büyük Engel Nedir?
Lohusa depresyonu tedavisi aslında genel anlamda diğer türlerdeki depresyon tedavi yöntemlerinden farklı değildir. Psikoterapi ve ilaç tedavisi en sık kullanılan yöntemlerdir. Psikoterapi uzman psikolog eşliğinde yürütülen bir süreçtir. Yeni annenin yaşadığı sorunların değerlendirilmesi ve bunlarla alakalı duygu, düşünce ve davranışlarının yeniden yapılandırılması esasına dayanır.
Olumsuz duygu ve düşünceler depresyonun temel özelliklerini oluşturur. Bu olumsuz düşüncelerin yerine olumlu düşüncelerin geliştirilmesi hedeflenir. İlaç tedavisi de genellikle antidepresan kullanımı üzerine kurulmuştur. Uzman hekim kontrolünde ilaç kullanımı lohusa depresyonunda gerekebilir. Bu depresyon türü ise diğer depresyon türlerinden tedaviye başvuru açısından farklılık gösterebilir.
Gebelik döneminin ve doğum sonrasının anne üzerinde fiziksel olarak bazı değişimlere yol açtığını belirtmiştik. Hormonal bazı değişiklikler nedeniyle yeni anne olmuş kadınlarda bazı ruhsal değişimler de gözlemlenebilir. Bu nedenle annenin yakınları bu sürecin doğal olduğunu ve anneliğe kişinin alışamadığını düşünebilir. Bu sebeple tedaviye yönelik düşünceleri olmayabilir ve tedaviye de yönlendirme düşünceleri olmayabilir.
Lohusa depresyonunun diğer depresyon türlerinden farkı çevredeki kişilerin annedeki ruhsal değişimleri depresyona değil de gebelik sonrasına bağlamalarıdır. Bu nedenle özellikle sosyal destek oldukça önemlidir. Sosyal desteği olmayan kadınlar bu noktada tedaviye başvuru açısından daha şanssızdırlar.
Depresyon gittikçe şiddetlenen ve kronik bir hale gelen bir hastalık olduğu için dikkate alınması gerekir. Bebek bakımının da bu süreçte sekteye uğraması ihtimalinden de dolayı lohusa depresyonu hem anne hem de bebek sağlığı açısından çok önemlidir.