Skip to content Skip to footer

5 Soruda Anksiyete Bozukluğunun Tedavisi

anksiyete bozukluğunun tedavisi

5 Soruda Anksiyete Bozukluğunun Tedavisi

Kaygı bozukluğu veya diğer adıyla anksiyete bozukluğu dünya üzerinde en sık görülen ruhsal sorunlardan biridir. Anksiyete bozukluğunun en kısa şekilde tanımını yaparsak, kişinin yaşadığı aşırı kaygı, korku veya endişe hali diyebiliriz.

Kaygı, korku veya endişe aslında doğal ve hepimizde var olan duygulardır ancak aşırıya kaçtığı zaman ciddi ruhsal sorunlar yaratmaktadır. Dolayısıyla kaygıyı iki şekilde değerlendirmek gerekir. Sağlıklı kaygı ve sağlıksız kaygı.

Anksiyete bozukluğunun tedavisi mevcuttur ve hatta kişi hissettiğinde bir an evvel anksiyete bozukluğunun tedavisi için başvurmalıdır. Eğer siz de anksiyete bozukluğunun tedavisi hakkında bilgi arıyor veya destek talep ediyorsanız, psikolog kadromuz size yardımcı olacaktır.

anksiyete bozukluğunun tedavisi nedir

Anksiyete Nedir?

Kaygı hepimizin yaşadığı doğal ve hatta yaşamımızın devamlılığı açısından gerekli bir duygudur. Evet, kaygı hayatımızı devam ettirebilmek, varlığımızı kabul ettirmek ve başarılı olmak için gereklidir. Hepimiz kaygılanırız, zaman zaman da korkarız. Gerçekten korkusuz olduğumuzu biraz düşünelim.

Örneğin; arkadaşlarınızla beraber bir orman gezisine katıldınız. Daha sonra tek başınıza ormanda yürüyüşe çıktınız ve bir baktınız ki ormanın derinliklerinde yolunuzu kaybetmişsiniz. Her yer ağaç ve ağaçtan başka hiçbir şey yok.

Hemen telefonunuza bakıyorsunuz ve birilerini aramak istiyorsunuz fakat telefonunuz çekmiyor. Yönünüzü bulmaya yarayacak hiçbir yol yok o anda sizin için. Korkmanız çok doğal değil mi? Eğer korkmaz ya da endişelenmezseniz o ormanda saatlerce yürüyecek ve yolu bulmak için hiç çaba sarf etmeyeceksiniz diyebiliriz.

Hatta senaryoyu daha tehlikeli hale getirelim ve ormanın derinliklerinde karşınıza bir ayı çıksın. Ayılar bilindiği üzere çok güçlü ve yırtıcı hayvanlardır. Ormandaki ayı da evcil olmayacağına göre muhtemelen hayvan da sizi tehlike olarak algılayacağı için size pençeleriyle saldıracaktır.

Hala korkmuyor musunuz? Eğer korkmuyorsanız sizi kötü bir sonun bekleme ihtimali oldukça yüksek. Korku sizi ayıyla karşı karşıya kaldığınızda koruyacak olan gücü size verecektir. Korktuğunuzda çözüm yolu arar ve çözüm yolunu uygulamaya geçersiniz.

Kendimizi tehlike altında hissettiğimizde beynimizde iki mesaj oluşur. Bunlardan biri kaç mesajıyken diğeri de savaş mesajıdır. Eğer kaç mesajını uygularsanız ayıdan hızlıca uzaklaşabilirsiniz çünkü ayıdan kaçma ihtimaliniz vardır.

Eğer savaş mesajını uygularsanız da ayıyı etkisiz hale getirmek ve kendinizi korumak için uğraşırsınız. Eğer kaygı, korku ya da endişe yaşamazsanız, kendinizi tehlike altında hissetmeyeceğiniz için bu kez tehlike altında kalırsınız.

Korku bu yönden hepimizin aslında ihtiyacı olan bir duygudur. Korkusuz olmak her türlü tehlikeye açık olduğunuzu gösterir. Sınav kaygısı üzerine de bir örnek de verelim. Üniversite sınavlarına hazırlanan bir öğrenci olduğunuzu düşünün.

1 senelik emeğinizin karşılığı birkaç saatlik sınavda değerlendirilecek ve hayatınızın geri kalanı bu durumdan etkilenecektir. Sınav kaygısı dediğimiz zaman aslında olumsuz bir durumdan bahsettiğimiz anlaşılabiliyor. Sınav kaygısı aslında olumsuz bir şey değildir.

Herkesin sınav hakkında kaygı ve endişe yaşaması oldukça doğaldır. Sınav hakkında kaygı yaşamayan öğrenci sınavı önemsemiyor demektir. Hiç kaygısı olmayan birinin bazı şeyleri önemsediğini de söyleyemeyiz.

Bununla alakalı 90’lı yıllarda televizyonlarda gösterilen bir komedi dizisi aklımıza geldi: Kaygısızlar. Kaygısızlar dizisinin baş karakteri Memnun Kaygısız ismindeki kişinin 36 çocuğu ve 3 eşi vardı. Memnun Kaygısız hiçbir iş yapmayan, köyünden İstanbul’a asker arkadaşının ufak evine yanına çocukları ve eşlerini de alarak gelen biriydi.

Toplam 40 kişiydiler ve asker arkadaşı ve eşinin evinde yıllarca kalıyorlardı. Üstelik yine de çalışmıyor ve tüm geçim yükünü evdekilere yüklüyordu. Eşlerinin her biri bir işte çalışıyor, okula gitmesi gereken çocukları ise okul yerine sokaklarda araba camlarını siliyorlardı.

Kaygısızlar aslında çok kaliteli bir komedi dizisiydi ancak bir kişinin hiç kaygısı veya endişesi olmadığında kendisi ve çevresi için olumsuz yaşam unsurlarının da var olabileceğini çok iyi şekilde gösteriyordu. Sıfır kaygı mümkün değildir ve yaşamımız açısından doğal da değildir.

Sınava hazırlanan bir öğrencinin kaygısız olması demek sınavı önemsemediği ve sınava da yeteri kadar hazırlanmadığını gösterir. Sınava motive olmayan öğrenci de muhtemel bir olumsuz sonuçla karşı karşıya kalacaktır.

Kaygı gerekliyse anksiyete bozukluğunun tedavisi neden var? Ortada bir sorun yoksa, onun neden tedavisi olsun ki? İşte bu noktada bu soruların cevaplarını bulmak için kaygı ile aşırı kaygının arasındaki farka bakmak gerekir. Bir diğer deyişle, anksiyete bozukluğu ile kaygı arasındaki farkı incelemek gerekir.

anksiyete bozukluğu nedir ve anksiyete bozukluğunun tedavisi nasıl olur?

Anksiyete Bozukluğu Nedir?

Anksiyete bozukluğu, kişinin herhangi bir tehdit altında değilken kendisini tehdit veya tehlike altındaymış gibi aşırı kaygı, korku ve endişe yaşamasıdır. Anksiyete bozukluğu, kesinlikle doğal ve olması gereken bir kaygı duygudurumu değildir.

Anksiyete bozukluğunun tedavisi olan bir ruhsal rahatsızlık olduğu unutulmamalıdır. Anksiyete bozukluğunun kişide bazı ruhsal ve fiziksel belirtileri vardır. Anksiyete bozukluğunun tedavisi de genellikle bu fiziksel ve ruhsal semptomların yaşanması sonucu kişinin ruh sağlığı profesyonellerine başvurması sonucu başlar.

Anksiyete bozukluğunun belirtileri arasında en sık görülenler, terleme, titreme, aşırı kaygı, korku ve endişe hisleri, nefes almada güçlük, kötü şeyler olacak hissi veya kontrolü yitirme hisleridir. Görüldüğü üzere anksiyete bozukluğunun fiziki ve ruhsal bazı belirtileri vardır.

Böylece anksiyete bozukluğunun tedavisi de bu yüzden hem ilaç hem de psikoterapi desteğiyle gerçekleşmektedir. Biraz önce kaygının doğal ve işimize yarayan bir duygu olduğundan bahsetmiştik. Anksiyete bozukluğunun kaygıdan farkı ise kişinin işlevselliğini olumsuz yönde etkilemesi ve yaşamını zorlaştırması olduğunu da belirtmemiz gerekir.

Bir başka deyişle, kaygı eğer yeterli derecede ise bizi başarıya ulaştırabilirken anksiyete bozukluğu ise bizi başarıdan alıkoyabilecek kadar zararlı bir ruhsal sorundur. İşte bu yüzden anksiyete bozukluğunun tedavisi gerekmektedir.

anksiyete bozukluğunun tedavisi

Anksiyete Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?

Anksiyete bozukluğunun tedavisi gerçekleştirilirken neler yaşandığını tespit etmek ve bunları değiştirmeye çalışmak oldukça önemlidir. Anksiyete sorunu yaşayan kişinin ve çevresindekileri yaşamı bu rahatsızlıktan oldukça olumsuz şekilde etkilenir.

Aşırı kaygıların temelinde kişinin kaygılı düşünceleri mevcuttur. Kaygılı düşünceler birbirinden farklılaşabilir. Örneğin; bazıları için sağlık konusu daha fazla kaygı gündemiyken bazıları için iş durumu daha fazla kaygı unsuru barındırır.

Bazısı doğal afetlere karşı daha fazla kaygı beslerken bazıları ise ayrılık karşısında kaygı besler. Kaygının gündemi ne olursa olsun kaygı bozuklukları yaşayan kişilerde benzer düşünce şekilleri mevcuttur. Kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde en sık görülen düşüncelerden birisi geleceği okumaktır.

Kaygı sorunu yaşayan kişiler sık sık geleceği okumaya çalışırlar. Gelecekten haber alabilme gücümüz yokken geleceğe yönelik çıkarımlar yaptığımız zaman hepimiz endişe veya kaygı yaşamaz mıyız? Elbette geleceğe yönelik tahminler kişide belirsizlik yaratacağı için aşırı kaygı, endişe ve korku duygularını da ortaya çıkaracaktır.

Belirsizlik aşırı kaygının en büyük dostudur. Kişi içinde bulunduğu durumu belirsiz ve muğlak olarak yorumluyorsa kaygılanmaması işten bile değildir. Kaygı bozukluğunda da sık sık geleceği okuma düşünceleri vardır.

Kişi gelecekte yaşanma ihtimali olan olayları düşünmekte ve bunlara bağlı olarak düşünceler ve varsayımlar geliştirmektedirler. Geleceğe okumanın bir benzeri de felaketleştirmedir. Felaketleştirme düşünceleri yine anksiyete bozukluğunun tedavisi esnasında sıklıkla karşılaştığımız düşünce özelliklerdendir.

Anksiyete bozukluğu bulunan bir kişi, içinde bulunduğu durumu felaketleştirebilir. Bir başka deyişle, içinde bulunduğu durumu en kötü senaryo üzerinden değerlendirebilir. Bir olayın sonuçlanması belli ihtimallere bağlıdır.

Bu ihtimallerden en olumsuzu üzerinden o olayı değerlendirmek o olayı felaketleştirmektir. Anksiyete bozukluğunun tedavisi sırasında sıkça karşılaştığımız felaketleştirme düşüncelerini bir örnek ile inceleyelim.

Hepimiz için herhangi bir doğal afeti yaşama ihtimali kaygı vericidir ancak kaygı düşünceleri aklımızdan çıkmıyor ve bizi rahatsız ediyorsa bizi olumsuz etkiliyor demektir.

Örneğin; deprem olacağını ve enkaz altında kalıp ona kimsenin yardım edemeyeceğini düşünen birisi enkaz altında acı çekerek öleceğini aklından çıkaramıyorsa kişi durumu felaketleştiriyor demektir. Deprem olduğunda herkes enkaz altında kalır mı? Enkaz altında kalanlara yardım edilmez mi?

İşte bu soruları sorduğunuzda aldığınız cevaplar sizi rahatlatmıyor ya da tatmin etmiyorsa anksiyete bozukluğunun tedavisi için zaman kaybetmemelisiniz. Benzer şekilde anksiyete bozukluğunda en sık görülen düşünce türlerinden birisi de her an olumsuz bir şeyin olma ihtimalinin aklına gelmesidir.

Kişi bu olasılıkları düşündükçe daha fazla kaygılanmaktadır. Örneğin; arabasına bindiğinde ya yola çıktığımda kaza yaparsam diye kendi kendisine soran kaygılı birisi hayır cevabını kendisine veremez. Hayır cevabını verse bile bu cevap onu tatmin etmez ya da rahatlatmaz.

Ya kaza yaparsam diye kendisine sorduğunda aslında zihninde oluşan cümle kaza yapacağını doğrulayan bir cümledir. Kişi burada bir yandan da geleceği okumaktadır. Kim kaza yapmadan önce kaza yapacağını bilebilir ki?

Bilmediği için kaygılanmak gibi bir yola başvurmak da anksiyete bozukluğunun tedavisi için zamanın geldiğini göstermektedir. Kaygı bozukluklarında kişinin yaşamının olumsuz etkilenmesi çoğu zaman gördüğümüz bir durumdur.

Kaygı bozukluğu kişinin sosyal yaşamını etkiler. İş hayatına da olumsuz etkisi vardır ve kişi zamanla kaygı atakları sebebiyle çalışamaz hale gelir. İş performansında kayıp meydana gelir ve kişi iş hayatında zorluklar yaşar. Ailevi sorunlar da kaygı bozukluklarında görülebilir.

Özellikle aile üyelerinin sağlıksız kaygı süreci ile ilgili olumsuz yorumları kişiyi bunalıma sokabilir. Yaşadıklarının kimse tarafından anlaşılmadığını ve ne yaparsa yapsın bu durumun sonlanmayacağını düşünebilir. Ataklar kadar atakların çevresel sonuçlarının da anksiyete bozukluğunun tedavisi için önemli belirleyiciler olduğu unutulmamalıdır.

anksiyete bozukluğunun tedavisi var mı?

Anksiyete Bozukluğunun Tedavisi Var Mı?

Anksiyete bozukluğunun tedavisi mevcuttur. Üstelik anksiyete bozukluğunun tedavisi uzun yıllar süren ilaç ve psikoterapi yöntemleriyle gerçekleşmez. Genellikle daha kısa süren ancak yine de profesyonel destek almayı gerektiren bir durumdur anksiyete bozukluğu.

Bir başka deyişle, anksiyete bozukluğunun tedavisi gereklidir, bu ruhsal sorun kendiliğinden geçmez. Kaygı sorunu yaşayan birçok kişi ne yazık ki tedavi süreci hakkında bilgi sahibi olmadıkları için internette yazan bazı yanlış bilgilere de inanabiliyorlar.

Örneğin; kaygıyı sadece telkinle yenebileceğini söyleyen bazı şahıslar sayesinde hem zaman kaybetmekte hem de seans adı altında paralarını harcamaktadırlar. Anksiyete bozukluğunun tedavisi için en etkili iki yöntem ilaç kullanımı ve psikoterapidir.

İkisinin birlikte kullanılması ile en ideal ve etkili sonuçlar alınabilmektedir. Anksiyete bozukluğunun tedavisi için bir profesyonel destek alınması şarttır. İlk olarak ilaç desteğinden bahsedelim. Kaygı bozukluğunun bazı fiziksel ve ruhsal belirtileri olduğundan bahsetmiştik.

Bu fiziksel ve ruhsal belirtileri kişiyi ciddi anlamda olumsuz şekilde rahatsız edebilir. Bu nedenle bu semptomların ortadan kaldırılması kişinin sosyal yaşamını olumlu yönde etkileyecektir. Örneğin; anksiyete belirtileri arasında en sık görülenler nefes darlığı, terleme, kötü bir şeyler olacak hissi ve ölüm korkusudur.

Kötü bir şeyler olacak ve öleceğinizi düşünüyorsunuz diyelim. Bu koşullar altındayken, bu hislerden kurtulamazken ve aklınızdan bu olumsuz düşünceler geçerken neye odaklanabilirsiniz? İşinize odaklanıp bunları unutabilir misiniz?

Bunu yapabilmek ne yazık ki anksiyete bozukluğunun tedavisi gerçekleşmedikçe mümkün olamamaktadır. İşte bu gibi semptomların ortadan kalkmasına yardımcı ve kişiyi rahatlaması yönünde destekleyici olan anksiyete bozukluğunun tedavisi için kullanılan ilaçlardır.

Bu ilaçların kullanımı için mutlaka bir uzman hekim kontrolü şarttır. Uzman hekime giderek yaşadıklarınızı anlatmanız, semptomların tespit edilmesi ve hekimin bu süreçte anksiyete bozukluğunun tedavisi için ilaç desteğine ihtiyaç olup olmadığını belirtmesi çok önemlidir.

Eğer ilaç kullanmanızın gerektiği söylenirse size verilecek psikiyatrik ilaçları düzenli olarak kullanmanız gerekmektedir. Psikiyatrik ilaçların anksiyete bozukluğunun tedavisi esnasında düzensiz ve ara sıra kullanılması en önemli sorunlardan birini yaratabilir.

Tedavide kullanılan ilaçlar bu nedenle mutlaka hekimin uygun gördüğü süre, sıklık ve düzende kullanılmalıdır. İlaçların ne zaman alınacağı da çok önemlidir. Kişi sabah ilaçlarını zaman geçirmeden mutlaka sabah saatlerinde almalıdır.

Kişinin ilaçlardan maksimum faydayı alabilmesi ve anksiyete bozukluğunun tedavisi için ilaçların belli bir düzenle alınması gerekir. Eğer ilaçlarla ilgili bir yan etki görülürse, mutlaka ilaç tedavisini uygulayan hekim ile görüşülmesi gerekmektedir.

İlaç tedavisi ile ilgili internette bulunan yalan yanlış bazı bilgiler veya kullananların yorumlarına asla itibar etmemelisiniz. Bir ilaç bir kişide herhangi bir yan etki yaratmazken diğer bir kişide yan etkiler yaratabilir.

Dolayısıyla kişinin kendi deneyimini kendi oluşturması ve eğer fiziksel bir sorun ya da yakınma yaşarsa anksiyete bozukluğunun tedavisi için başvurduğu hekime gitmesi önerilmektedir. Anksiyete bozukluğunun tedavisi için ideal iki yol olduğundan bahsetmiştik.

İlaç tedavisi ile birlikte yürütülen diğer yöntem psikoterapi yöntemidir. Psikoterapi yöntemi klinik psikolog eşliğinde anksiyete bozukluğunun tedavisi için psikolojik destek alınmasıdır. Klinik psikolog farklı psikoterapi eğilimlerinden birisiyle ve başka bir takım ek yöntemlerle kişinin ruhsal değişimini gerçekleştirme konusunda destekçisidir.

Bu destek profesyonel anlamda gerçekleşir. Psikolog ile gerçekleşen psikoterapi seansları belli sürelidir ve bu profesyonel ilişki de belli bir süre sonra sonlanmaktadır. Anksiyete bozukluğunun tedavisi gerçekleştirilirken ilaç tedavisi yalnız başına yeterli olmamaktadır.

Bu nedenle psikoterapi desteği alınması uzun vadede kişinin kaygı ataklarının dinmesine yardımcı olur. Bu noktada şunu da aktarmamız gerekir. Anksiyete bozukluğunun tedavisi sonlandığında kişi artık kaygılanmayacak diyemeyiz.

Kaygılanmamak hem mümkün olmayan hem de sağlıklı olmayan bir durumdur. Elbette anksiyete atağı sona erer ancak kişi yine de kaygılanabilir. Tabi ki bahsettiğimiz kaygı herkesin yaşadığı, sağlıklı olan ve kişiyi tehlikelerden koruyan kaygıdır.

İşte bu herkeste olan ve olması da faydalı olan bir duygudur. Kaygı atakları diner ancak kaygı duygusu geçmez ve geçmemelidir. Psikoterapi süreci anksiyete bozukluğunun tedavisi için önemli bir aşamadır çünkü kişinin sorun yaşadığı ve rahatsız olduğu duygu, düşünce ve davranışlarıyla çalışılır.

Duygu, bizim herhangi bir anda, olay sırasında ya da durum içerisinde hissettiklerimizdir. Duygularımız özneldir ve bize özgüdür. O hisleri yaşarken aklımızdan bazı şeyler geçer. Kendi kendimize bazı şeyler söyleriz. İşte bunlar bizim düşüncelerimizdir.

Düşüncelerimiz yaşadığımız olayları veya içinde bulunduğumuz durumları değerlendirme, algılama veya yorumlama biçimlerimizdir. Düşüncelerimiz bazen çarpıtmalara uğrar ve farklı şekillerde olumsuz olarak ortaya çıkar.

Zihnimizin bu çarpıtmalarına da bilişsel çarpıtmalar denmektedir. Aklımızdan geçen düşünceler bazen davranışlarımıza da yansıyabilir. Bazı eylemler gerçekleştiririz ve bu eylemler de yaşantımıza yön verebilir. Bu kısır döngü içerisinde kaygılanır ve endişeleniriz.

Anksiyete bozukluğunun tedavisi bu noktada duygu, düşünce ve davranışlarımızı inceler ve değiştirmeyi hedefler. Daha gerçekçi ve ilgili düşünceler ortaya çıkarmayı hedefler.

Düşüncelerimizin değişimi doğrultusunda bu değişimlerin davranışlarımıza da yansıması gerekmektedir. Bilişsel çalışmalar kadar davranışsal çalışmalar da anksiyete bozukluğunun tedavisi için oldukça önemlidir.

Anksiyete bozukluğunun tedavisi elbette vardır. Tedavisi en iyi şekilde ilaç desteğine psikoterapi ile eş zamanlı yer verildiğinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle psikolog ve psikiyatristin ortak çalışması en iyi sonuçları vermektedir.

anksiyete bozukluğunun tedavisi için ne yapmalı?

Anksiyete Bozukluğunun Tedavisi İçin Ne Yapmalı?

Anksiyete bozukluğunun tedavisi için bir ruh sağlığı uzmanına başvurmalısınız. Anksiyete bozukluğunun belirtileri bazen farklı fiziksel rahatsızlıklarla da benzeşmektedir. Bu fiziksel rahatsızlıkların başında göğüs ve kalp rahatsızlıkları gelir.

Ayrıca nörolojik bazı rahatsızlıklarda da anksiyete bozukluğunun belirtilerine benzer bulgular görülebilir. Dolayısıyla mümkünse bir kardiyolog veya iç hastalıkları uzmanına da görünmek gerekebilir.

Eğer fiziksel herhangi bir rahatsızlık söz konusu değilse o zaman uzman hekim zaten sizi anksiyete bozukluğunun tedavisi için ruh sağlığı uzmanına yönlendirecektir. Ayrıca bazen kişi kendisinde olan belirtileri ruhsal bir sorunun varlığına doğrudan yorabilir.

Bundan dolayı bir ruh sağlığı uzmanının görüşünü almak önemlidir. Bir psikolog veya psikiyatrist ile görüşülmesi oldukça değerlidir. Eğer tıbbi destek alınması gerekiyorsa psikoloğunuz mutlaka sizi uzman hekime yönlendirecektir.

Uzman hekim anksiyete bozukluğunun tedavisi için neden gerekli olduğu ve nasıl devam edileceğini açıklayacaktır. Uzman hekimin düzenlediği ilaç tedavisine hekimin yönergeleri doğrultusunda uyulmalıdır.

Ancak ne yazık ki sık sık yapılan yanlışlardan biri de ilaç tedavisinin kişinin isteği doğrultusunda belli bir süre sonra kesilmesidir. Kişiler gerek ilaçların yan etkileri gerekse bazı yaşamsal nedenlerle tedavisi devam ettiği halde ilaç kullanımını kesebilmektedir.

Bu durum kişinin ruhsal sürecini olumsuz yönde etkilemekte ve bazı olumsuz hislere neden olabilir. Bundan kaçınmak için ilaç tedavisinden memnun olunmasa dahi uzman hekimin bilgilendirilmesi ve kesilecekse de hekim kontrolünde ilaç azaltılarak kesilmesi gerekmektedir.

Anksiyete bozukluğunun tedavisi ciddi bir süreçtir ve yarım bırakılmamalıdır. Hekimin uyguladığı dozda ve sıklıkta düzenli şekilde takip edilmesi gerekmektedir.

anksiyete bozukluğunun tedavisi

Mentalium Psikoloji Kimdir?

Mentalium Psikolojik Danışmanlık Merkezi 2019 yılında İstanbul Kadıköy ilçesinde kurulmuştur. Klinik Psikolog Onur Aydın tarafından kurulan Mentalium Psikoloji danışanlarına etik kurallar çerçevesinde psikolojik destek hizmeti sunmayı amaçlamaktadır.

Merkezimizde farklı alanlarda çalışan uzman psikolog arkadaşlarımız mevcuttur. Uzman psikologlarımızın tamamı lisans eğitimlerini psikoloji bölümünde tamamlamış ve yüksek lisans eğitimlerini de klinik psikoloji alanında tamamlamışlardır.

Bu nedenle klinik psikolog unvanı alan ve psikoterapi yapma donanımları olan psikologlardır. Ayrıca merkezimizde çalışan tüm psikologlarımız en az bir psikoterapi ekolüyle ilgili eğitimlerini almış ve birçok test eğitimlerini tamamlamışlardır.

Psikolog kadromuz bireysel terapilere ek olarak aile ve çift terapisi de uygulamaktadırlar. Mentalium Psikoloji bünyesinde psikolojik destek hizmeti veren psikologlar birçok ruhsal sorunda danışanlarına yardımcı olmaktadırlar.

Başta anksiyete bozukluğunun tedavisi olmak üzere depresyon, sosyal fobi, özgül fobi, panik atak, bağımlılık, obsesif kompulsif bozukluk, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, kişilik bozukluğu ve travma gibi birçok ruhsal soruna yönelik hizmet sunulmaktadır.

Anksiyete bozukluğunun tedavisi yukarda da belirttiğimiz gibi tıbbi desteğin yanı sıra psikoterapi süreci ile gerçekleştirilmektedir. İlaç tedavisi tıbbi destek sunan uzman hekimler tarafından gerçekleştirilmektedir.

Anksiyete bozukluğunun tedavisi için bir diğer yöntem olan psikoterapi ise merkezimizde olduğu gibi psikologlar tarafından gerçekleştirilmektedir. İki tedavi yöntemi de birbirine alternatif değildir.

Alternatif olmaktan ziyade ikisi eş zamanlı olarak yürütüldüğünde en başarılı sonuçlar alınmaktadır. Eğer siz de anksiyete bozukluğunun tedavisi için psikolog desteği arıyorsanız, bizimle iletişime geçebilir ve psikoterapi sürecine bir an evvel başlayabilirsiniz.

Kadıköy Göztepe Şube

Göztepe Mh. Fahrettin Kerim Gökay Cd.

No: 240 D: 7 Eren Apt.

Kadıköy / İstanbul

Mentalium Psikoloji Kadıköy psikolog alternatifleri arasında öne çıkan bir psikolojik danışmanlık merkezidir. Eğer aradığınız İstanbul psikolog seçenekleri arasında uygun fiyatlı, etik çalışan ve kurumsal bir merkez ise bizi tercih edebilirsiniz.

Mentalium Psikoloji © 2024. Tüm Hakları Saklıdır.