5 Soruda Yeme Bağımlılığı Nedir?
Bağımlılığı tanımlarken en kısa şekilde kişinin bağımlı olduğu şeyden zarar görmesine rağmen yine de yapmaya devam etmesi diyebiliriz.
Elbette bağımlılığı daha geniş şekilde de tanımlayabiliriz ancak en karakteristik tanım kişinin zararlarına rağmen yine de bağımlılığı sürdürmesidir.
Bağımlılığı olan şeyler arasında yalnızca alkol, madde veya kumar yoktur. Teknoloji de seks de aşk da yeme de bağımlılık yapabilir.
Yeme bağımlılığı kişinin hem ruhsal hem de fiziksel olarak olumsuz etkiler yaşamasına neden olan bir ruhsal bozukluktur. Yeme bağımlılığı tedavisi olan bir rahatsızlıktır.
Eğer siz de yeme bağımlılığı sorunu yaşıyor ve bundan kurtulmak istiyorsanız, uzman psikolog kadromuzdan destek alabilirsiniz.
Yeme Bağımlılığı Nedir?
Yeme bağımlılığı, insanların özellikle belirli bir yiyeceği çok fazla yiyerek, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar kendilerini kontrol edememeleri ile karakterize edilen ciddi bir sağlık sorunudur.
Bu, özellikle bizim gibi yeme alışkanlıklarının sağlıkla ve sağlıklı çocuklar yetiştirmeyle ilişkilendirildiği kültürlerde yaygındır.
İyi ebeveyn olma, yetiştirilme, büyüme kavramları ile beslenme ve beslenme güçlendikçe, sağlıksız yeme obezite veya diyabet gibi kronik bir hastalığa dönüşmedikçe toplum tarafından büyük ölçüde görmezden gelinmektedir.
Basitçe söylemek gerekirse, uyuşturucu bağımlılarının güçlü bir uyuşturucu isteği olduğu gibi, yeme bağımlıları da bağımlı oldukları yiyecekleri arzularlar.
Özellikle de yağ ve şeker oranı yüksek olanları tüketme konusunda büyüleyici bir dürtüye sahiptir. Bağımlılığın türü ve amacı (yeme ya da alkol) ne olursa olsun beyindeki kimyasal değişimler paralel olarak ilerler.
Beynimizde meydana gelen kimyasal değişiklikler duygularımızı ve davranışlarımızı doğrudan etkiler, bu nedenle irademizi göstermek için elimizden geleni yapsak bile mevcut durumla baş edemeyiz.
İşte bağımlılığı yaratan durum da bu olmaktadır. Yeme eylemine daldığımızda, aynı keyfi elde etmek için otomatik olarak bu yiyeceklere ulaşır ve kontrolsüz olarak yeme eylemini gerçekleştiririz.
Özellikle şeker ve yağ içeren besinler beyinde haz merkezlerine aşırı yüklenen haz hormonlarının salınımını arttırır.
Tıkınırcasına yeme, yeme bozukluklarında (anoreksiya nervoza, bulimia nervoza, bulimia nervoza, vb.) bulunan “yeme” ile sağlıksız ilişkiyi yani bağımlılığı ifade eder.
Bazı kişilerde bu bozukluklar ve obezite gibi hastalıklar bulimia ile birlikte görülebilir. Tıkınırcasına yeme, bu bozuklukları olan kişilerde yeme davranışındaki bozulmanın tamamını açıklamaz.
Ancak bağımlılığı meydana getiren nörobiyolojik değişikliklerin birçoğu bu bireylerde de gözlenebilir.
Şeker, yağ ve tuz oranı yüksek lezzetli yiyeceklerin yanı sıra alkol ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapan kimyasallar da kötüye kullanılabilir.
Güzel görünen, güzel kokulu ve lezzetli yiyeceklerin ilaçlarla benzer güçlendirici özelliklere sahip olduğu gösterilmiştir.
Yağ ve şeker oranı yüksek bir diyet, önce lezzetli yiyecekleri sevip teşvik ederek aşırı yeme eğilimine katkıda bulunur. Yeme bağımlılığı sürecinde bu eğilim çok önemlidir.
Daha fazla yağ ve şeker yediğinizde, bu yiyeceklere olan iştahınız artar ve iştahınızdan sonra, bu yiyecekleri beklendiği gibi fazla yeme eğilimindesinizdir artık.
Bununla birlikte, yağlı ve şekerli gıdaların alımındaki ciddi kısıtlamalar, isteklere ve ardından kontrolsüz diyet ataklarına da yol açabilir.
Bu kısır döngü, uyuşturucuların bağımlılığı ve oluşma mekanizmasının nasıl çalıştığına çok benzerdir.
Hayvan çalışmalarına göre kemirgenler, şeker kısıtlı durumlarda uyuşturucu kullanımına benzer davranışsal belirtiler ve nörokimyasal değişiklikler göstermektedir.
Kemirgenlerin düzenli olarak şeker solüsyonlarına maruz kalması; kemirgenlerde fiziksel ve psikolojik yoksunluk belirtileri, aşerme, diğer maddelere çapraz reaksiyon ve dopamin artışı gibi uyuşturucu bağımlılığı benzeri etkiler yaratır.
İnsanlarda yapılan araştırmalar, kemirgenlerde yapılan araştırmaları da desteklemektedir.
Araştırmalar, şeker ve şekerli tatlıların, bağımlılığı yapan maddelerle aynı ödüllendirici etkilere sahip olduğunu ve istek uyandırdığını gösterebilmektedir.
Bu sebeple yeme bağımlılığı aynı madde bağımlılığı gibi benzer özellikler taşıyabilmektedir. Aslında, şeker ve tatlıların ödüllendirici etkileri, nörobiyolojik düzeyde kokainden daha güçlü bile görünebilmektedir.
Araştırmacılar, yüksek kalorili ve yüksek karbonhidratlı gıdaların arama ve tüketim davranışının geçmişten gelen seçici evrimsel eğilimlerin ürünü olduğuna inanıyor.
Son yıllarda hem yeme hem de uyuşturucu arama davranışında yer alan nöroendokrin sinyal yolları tanımlanmıştır.
Spesifik olarak, iştahı düzenleyen peptitlerin, alkol ve nikotin için aşerme ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.
Yeme Bağımlılığı Sebepleri Nelerdir?
İnsan yeme davranışının okul öncesi yılların sonunda tamamlanması beklenmektedir.
Yıllar öncesindeki psikoloji kaynakları, bu okul öncesi dönemde meydana gelen ilişkilerde yaşanan travma ve engellemelerin özellikle yeme davranışında sorunlara yol açtığını vurgulamaktadır.
Yeme bağımlılığı için böylece önemli risk faktörlerinin önü açılır. Freud, yeme dürtüsünün kötüleşmesinin, bireyin cinsel uyarılma ile baş edememesinden kaynaklandığını açıklar.
Yeme bağımlılığı için böyle bir teori oluşturmaktadır. Erken çocukluk dönemi ebeveynleri ve sevdikleriyle olan ilişki sorunları, kişinin kendisi hakkında yetersiz kalmasına ve kaygı duymasına neden olabilir.
Bu kaygıyı hafifletmek için bir baş etme yöntemi olarak yeme davranışına bakacağımız düşünülmektedir.
Çocukluk duygularıyla baş edebilmek için yemeklerin sıcacık kumsallarına kaçmayı öğrenmek, duygusal çeşitlilik ve yetişkin yaşam çatışması alanları karşısında kendinizi savunmasız hissetmenize ve otomatik olarak yeme davranışınıza bakmanıza neden olur.
Ayrıca yeme davranışının rahatlatıcı olabileceğini düşünenler, yoğun duygular karşısında yeme miktarlarını artırma eğilimindedir.
Bununla birlikte, erken çocukluk çağı travması ve duyguları yönetmek için yeme istismarı tek başına yeme davranışındaki bozulmayı açıklamaz.
Örneğin, vücut kitle indeksi düşük ve normal düzeyde olan kişiler daha az olumsuz duygulara sahip olabilir. Vücut kitle indeksi yüksek olan kişilerin yeme bağımlılığı olasılığı daha yüksektir.
Diğer bir örnek ise duygularının zayıf olduğuna inanan ve onlardan kaçınma eğiliminde olan kişilerin olumsuz duygu ve durumlarda daha az yeme davranışı olasıdır.
Yeme bağımlılığı nedenlerini oluşturan mekanizma, madde ve alkol için olduğu kadar yeme süreci için de aynı çalışır.
Bir kişi üzgün, sıkılmış, öfkeli veya olumsuz bir ruh halindeyken, durumla başa çıkmanın tek yolu yemek yemektir. Diyet yapamıyor çünkü tüm olumsuz duygularla başa çıkmak için yemektedir artık.
Diyetime sadık kalamadığım için pişmanlık ve suçluluk duyuyorum diyebilir. Pişmanlık ve suçluluk gibi olumsuz duygular insanları daha fazla yemeye sevk eder.
Bu kısır döngüde iki ana noktayı vurgulamakta fayda vardır. Hangi durumlarda hangi duygular oluşur, bu duygular neden oluşur, bu duygularla başa çıkmak için hangi yiyecekler tercih edilir ve bu yiyecekler neden tercih edilir.
Bunun hakkında her şeyi bilmek çok önemlidir. İkincisi, kişi üzerindeki diyet baskısı, kişiyi yeme konusunda daha bağımlı hale getirir. Bağımlılığı tetikleyen noktalardan birisi de budur.
Öte yandan, yeme sorunları psikolojik faktörlere dayanan insanları gözlemlemek, onların çoğu zaman bedenlerine çok fazla daldıklarını ve yaşamın birçok alanında ters giden şeyleri dış görünüşleriyle ilişkilendirdiklerini ortaya koymaktadır.
Bu nedenle, genel olarak yaşamda ya kendilerini başarısız olarak algılarlar ya da tam tersine, bu konuyu tamamen görmezden gelirler ve görünüşlerini önemsiz görürler, tüm yaşam enerjisini başka konulara yönlendirirler.
Bu konunun eleştirilmesinden de çok rahatsız olurlar. Yeme bağımlılığı sorunu yaşayan bireylerin kızgın oldukları gözlemlenebilir.
Bu nedenle, görünüşe aşırı takıntılı olmak veya onu tamamen görmezden gelmek, yeme bağımlılığının doğası gereği biraz da psikolojik olduğunu gösterebilir.
Bu gibi durumlarda bir diyet denemek yorucu olabilir. Diyetler ve başarısızlıklar her gün hedeflerinizden uzaklaşmanıza neden olur. Yeme bağımlılığı sürecinde kişinin yeme isteğine karşı direncini azaltır.
Bu noktada psikolojik destek almak gerekli ve önemlidir. Yemek yemenin duygusal sorunları olduğu için tek başına diyet yeterli değildir.
Diyet yapmaya çalıştıkça, yeme hakkında daha fazla düşünmeye başlarsınız ve diyet sorunlarınız daha şiddetli ve hatta kronik hale gelir. Yeme bağımlılığı işte tam da bu noktada önem kazanır.
Bu nedenle, ilk adımda psikolojik yönleri anlayıp ele aldıktan sonra, ikinci adımda diyetisyen eşliğinde bir diyet ideal çözümdür.
Yeme Bağımlılığı Belirtileri Nelerdir?
- Kişinin acıktığı zaman daha çok tuzu, şekeri, unlu, yağlı yiyecekleri yeme eğilimi göstermesi
- Daha sağlıklı, içinde daha az miktarlarda yağlı, unlu, tuzlu, şekerli yiyecekleri yeme sonrası kendisini mutsuz hissetmesi
- Yeme sürecine başladığı zaman düşündüğünden çok daha fazla yeme
- Yemek istenilen gıdalar o anda yenilemediği zaman başka yemekler yapmaktansa o yemekleri yapmaya veya bulmaya çalışmak
- Yeme eylemi sonrası olumsuz hisleri olduğu halde yeme eylemini sonlandıramamak ve bu durumdan utanç, suçluluk duymak ve bununla baş etmek için daha da çok yemek
Yeme Bağımlılığı Tedavisi Nasıl Olur?
Yeme bağımlılığı tedavisi, madde kullanım bozuklukları gibi diğer bağımlılıkların tedavisine benzer şekilde gerçekleşmektedir.
Bağımlılığı tedavi ederken önemli bir rol oynayan psikoterapi yöntemi, problemli davranışlar için tetikleyicileri tanımayı ve alternatif dürtü düzenleyici davranışlar geliştirmeyi amaçlar.
Ayrıca ikili şekilde düşünmeyle savaşmayı, değişim için motivasyon yaratmayı ve tekrarı önlemek için stratejiler geliştirmeyi içerir. Bağımlılığı tedavi ederken ilk önce sorunu tanımak önemlidir.
Yeme sorununun altında yatan nedenler elbette incelenmelidir. Ayrıca bağımlılığı kontrol altına almak için yoğun aşermelere karşı çalışmalar yapılmalıdır.
Yeme bağımlılığı gibi diğer bağımlılıklarda da istek dediğimiz aşerme süreciyle savaşmak oldukça önemlidir. Bağımlılığı tanımlarken kendini durdurma güçlüğü olarak belirtmiştik.
Yeme bağımlılığı olan bireyler kendilerini yeme noktasında kontrol edemedikleri için çalışmalar bu noktada gerçekleşebilir.
Duygusal kaynaklı yeme davranışlarına yönelik bilinç çalışmaları yapılabilir ve çeşitli stratejiler geliştirilebilir.
Pek çok insan, kendilerine en sevdikleri yemeği hatırlatan belirli yiyecek veya koku görüntüsü olmadan yemek yemeye büyük bir ilgi duyar. Uyaranlara karşı güçlü bir fizyolojik yanıtı vardır.
Tedavinin temel dayanağı, bu zorlu yeme isteğini yönetmek ve dürtüleri kontrol etmek için yeni yollar geliştirmektir.
Zaten rahatlatıcı bir davranış bir kişinin hayatından çıkarıldığında, iyileşmeyi sürdürmek için bu rahatlamayı sağlayabilecek sağlıklı bir alternatifle değiştirmek önemlidir.
Bu amaçla stresle baş etme ve yeme davranışını tetikleyen duyguları düzenleme becerisini geliştirmeye yönelik bilinç temelli araştırmalar yapılmaktadır.
Sağlıklı bir şekilde ruh halini iyileştiren adım adım detoksifikasyon ve tatmin edici aktivitelerle ilişkilendirilir.
Yiyeceklere karşı sağlıksız tutumlar, beynimizde ödül sistemlerinin nasıl çalıştığı, bilinen diyet hataları ve daha fazlası üzerine görüşmeler yeme bağımlılığı tedavisinin önemli aşamaları arasındadır.
Psikoeğitim, tedavinin ayrılmaz bir parçasıdır. Kontrolsüz yeme davranışının güçlü bir nörobiyolojik altyapıya sahip olduğunu bilmek, kişinin kontrol eksikliğinden kaynaklanan öfke ve suçluluk gibi olumsuz duyguları serbest bırakmasına yardımcı olur.
Yeme bozuklukları ve depresyon gibi yeme bağımlılığı ile ilgili hastalıklar için, bu hastalıklarla mücadele etmek için tedavi planları çok yönlüdür.
Yeme bağımlılığı tedavisi, sıkı bir diyet uygulamasıyla beraber yürütülebilir.
Yeme bağımlılığı olan kişiler diyetisyen desteği ile sağlıklı bir diyet programına alınır ve psikoterapi sırasında katı diyetler veya sıkı egzersiz uygulamaları için yanlış düşünce kalıpları üzerine araştırma yapılır.
Yeme bağımlılığı ile ilgili sorunlar söz konusu olduğunda, sürdürülebilir iyileşmeyi sağlamak için çok boyutlu ve disiplinler arası işbirliği önemlidir.
Psikolojik ve davranışsal müdahalelere paralel olarak, yeme dürtülerini ve yeme karşısındaki aşırı isteği azaltarak tekrarlamayı önleme görevini büyük ölçüde destekleyen çeşitli ilaçlar vardır.
Bu ilaçlar, doğrudan beynin ödül sistemine etki ederek dopamin salınımını düzenlemeye yardımcı olur.
Aynı zamanda beyindeki serotonin aktivitesini artıran ilaçlar, bozulmuş yeme ve içme davranışlarını düzeltebilir. Bağımlılığı tedavi ederken aslında ilaç tedavisi önemli bir rol oynayabilir.
Ancak psikoterapi bağımlılığı rehabilitasyon sürecinde çok daha kritik bir rol üstlenecektir.
Bir psikiyatrist gözetiminde ve psikolog eşliğinde psikoterapi ve ilaç tedavisi, bağımlılığı tedavi ederken kişinin mevcut durumuna göre çeşitli destekler sağlayabilir.
Uyuşturucu bağımlılığı olup uyuşturucu kullanmayı bırakan kişilere genellikle hayatlarının geri kalanında bu maddelerden uzak durmaları tavsiye edilir.
Bunun nedeni, bıraktıktan sonra aynı kronik uyuşturucu bağımlılığı sürecine nüksederek hemen geri dönme riskinin çok yüksek olmasıdır.
Ama iş yeme konusuna gelince, yememe lüksünü karşılayamayız, bu yüzden gitmemiz gereken yollardan biri tetikleyici yiyeceklerden bir süre uzak durmak ve bu yiyecekleri belirli öğünlerle belirli oranlarda yemektir.
Yeme bağımlılığı sorunu yaşamak, bize neşe yaşatan tüm yiyeceklerden tamamen kaçınmak anlamına gelmez. Bununla birlikte, gıda bağımlılığı ömür boyu dikkat gerektirir.
Eğer siz de Mentalium Psikoloji uzman psikolog kadrosundan yeme bağımlılığı hakkında destek almak isterseniz, bize ulaşabilirsiniz.
Yeme Bağımlılığı ve Duygusal Yeme İlişkisi Nedir?
Duygusal yeme davranışları genellikle stres, kaygı, korku, can sıkıntısı, üzüntü, yalnızlık veya yetersizlik duygularının bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Olumsuz duygular ve yeme davranışını bastırma arzusu arasındaki çatışma, güçlenmiş veya unutulmuş hissetmek için yemek yeme arzusu yaratır.
Günlük hayatta yaşanan olayların yarattığı stres ve ani ve beklenmedik olaylar sırasında ortaya çıkan yoğun duygularla baş edebilmek için yeme davranışını gözlemlemek mümkündür.
Duygusal yeme davranışı sadece psikolojik olarak değil fizyolojik olarak da insanların yaşamları için zararlıdır.
Duygusal yeme davranışı sonucunda kilo problemleri, kalp-damar hastalıkları, şeker ve kolesterol gibi birçok fiziksel hastalık ortaya çıkmaktadır.
Duygusal yeme sorunuyla başa çıkmak için bir terapistten yardım almak önemlidir. Çünkü duygusal diyetler bizi bugünlere getiren tek davranış sorunu olmayabilir.
Ayrıca yeme bağımlılığı ile duygusal yeme aynı şeyler olmasa da birbirleri için tetikleyici rolü üstlenebilirler. Geçmişten getirdiğimiz duygusal bağlantılar ve ilişkiler de öz değerlendirmemizden kaynaklanabilir.
Ayrıca yeme davranışı konusunda farkındalık yaratmak, fiziksel olarak ihtiyaç duyulan öğünler ile duygusal olarak yemeyi ayırt etmek ve fiziksel aktiviteyi arttırmak duygusal diyeti bırakmada önemli adımlardır.
İnsanların dinamik olarak etkileşim içinde olduğu biyofiziksel, psikolojik, bilişsel ve sosyal alt sistemlerin oluşturduğu bütündür.
Bu sistemlerden birinde meydana gelen stres, o sistemde bir arızaya neden olur ve diğer sistemler normalden daha fazla çalışarak bu kusuru kapatmaya çalışır.
Sevilme, saygı görme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan kişi ve çocuklar stres yaşarlar. Çocuğun içinde büyüdüğü çevre nedeniyle bilişsel ve sosyal sistemleri bu stresle başa çıkmak için yeterli olmayabilir.
Bu, çocuğu sindirim yoluyla rahatlatarak diğer sistemlerin eksikliğini giderebilecek biyofizyolojik sistemin çalıştığı yerdir.
Bunun nedeni, insanların sindirim ve uyku sırasında fizyolojik olarak gevşemeleri ve stresten kurtulmalarıdır.
Ancak bu rahatlama pahasına, çocuklar gerçekten aç olduklarında duygusal olarak tatmin olmak istediklerinde kafa karıştırmaya başlayabilirler.
İhtiyaçların karşılanmasına yönelik yanlış girişimler hem duygusal yeme hem de yeme bağımlılığı için risk faktörü olacaktır.
Duygusal açlık, adından da anlaşılacağı gibi, ömür boyu karşılanmayan duyguların neden olduğu bir açlık hissi olarak tanımlanabilir.
Duygusal diyetler ise sevilme, kabul görme, değer görme, kendine güvenme ve kişinin sosyalleşme, başarı, onaylanma, atfetme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayarak duygusal dünyada ortaya çıkmıştır.
Yemekten zevk alarak beyin daha fazla dopamin salgılar ve yediğiniz yemeğin türüne bağlı olarak serotonin ve oksitosin gibi daha hoş hormonlar üretilir ve ruh halindeki ani değişiklikler insanları daha iyi hissettirir.
Mutsuzluk ve depresyon anında kişi, ruh halini iyileştirmek için yeme davranışı tekrarlandığında, farkında olmadan duygusal boşluğunu yiyecekle doldurmaya alışır.
Duygusal yemenin bağımlılığı çağrıştıracak hale gelmesinin ana nedenlerinden biri, duyguları kontrol etmenin duygusal yeme dışında bilinen bir yolunun olmamasıdır.
Duygusal yeme davranışları, korku, stres, utanç ve kaygı gibi yoğun ve yönetilmesi zor duygulardan kaynaklandığında en belirgindir.
Duygularının farkında olmayan, onlarla nasıl başa çıkacağını bilemeyen ve geçmişte duygularını görmezden gelmek ya da bastırmak zorunda kalan insanlar, rahatlamanın en bilindik ve en kolay yolu olan yeme eğilimlidirler.
Duygusal ve fiziksel açlığı ayırt etmek için önce fiziksel ve duygusal açlık sinyalleri arasındaki farkı anlamamız gerekir.
Duygusal açlık aniden ortaya çıkar, ancak ne zaman yediğimize bağlı olarak fiziksel açlık yavaş yavaş ortaya çıkar. Duygusal bir diyette, fiziksel bir diyetin aksine, ne yediğimiz bizim için çok daha önemli hale gelir.
Gerçekten fiziksel olarak aç olduğumuzda ne yediğimiz gerçekten umurumuzda değil, ancak duygusal olarak çikolata, cips, pizza ve dondurma gibi daha spesifik “arzu edilen” yiyeceklere çekiliyoruz.
Duygusal açlık anında acıktığımız yemeği yiyerek hemen tatmin olmamız gerektiğini hissediyoruz ama fiziksel açlığımızı çok daha kolay kontrol ediyoruz.
Doyduğunuzda yemeyi bırakabilirsiniz, ancak fiziksel açlığınızı azaltmak için yiyorsanız, duygusal arzularınızı tatmin etmek için yiyorsanız, mideniz ne kadar dolu olursanız olun doyana kadar yiyeceksiniz demektir.
Bu nedenle fiziksel açlığınızı bastırarak pişmanlık ya da suçluluk hissetmezsiniz ancak duygusal yeme davranışınızdan sonra genellikle pişmanlık ya da suçluluk hissedersiniz.
Sonuç olarak vücudumuz fiziksel beslenmede söz sahibidir ve nerede durması gerektiğini bilir.
Duygusal yeme ise, düşüncelerimiz ve duygularımız söz konusu olduğu için biraz daha karmaşık olabilir ve görünüşe göre duygularımızı ayarlayamazsak yemek yeme isteğimizi kontrol edemeyiz.
Bu durum da yeme bağımlılığı için çok daha fazla risk teşkil ettiğimizi gösterir.
Duygusal açlığın belirtileri yavaş yavaş ortaya çıktığında, yukarıda bahsedildiği gibi açlığı kontrol edebilmek yerine, “rahatlatıcı yiyecekler” olarak da bilinen bazı yiyeceklere çekiliyoruz.
Negatif duygular hâkim olduğunda, üzgün ve mutsuz hissettiğimizde ve stres altında olduğumuzda, bizi mutlu eden ve olumlu duyguları ortaya çıkaran rahatlatıcı yiyecekler yeriz.
Çok mutlu olduğumuzda, bu duygunun daha uzun sürmesi için kendimizi belirli yiyeceklerle ödüllendiririz.
Aslında yiyecekler insanların zevklerine bağlıdır, ancak duygusal yeme çalışmalarının sonuçları, duygusal açlığı kontrol etmek için en çok güvendiğimiz yiyeceklerin genellikle sağlıksız olduğunu göstermektedir.
Özellikle hazır yiyecekler, fast food ve bazı içecekler bu nedenle sağlıksız besinler olarak tanımlanmaktadır. Yeme davranışımız için birçok farklı araştırma yapılmaktadır.
Yapılan bir araştırma kişinin duygudurumunun ne yediğini direkt yoldan belirleyebileceğini göstermektedir.
Örneğin; bu araştırmaya katılan üzgün katılımcıların dondurma ve kurabiye gibi tatlı yiyecekleri tercih ettiğini, canı sıkılan katılımcıların ise cips tercih ettiğini gösteriyor.
Yeme bağımlılığı görülen kişilerde özellikle bu tarz hızlı yeme kültürünün görülmesi oldukça sıradan görünmektedir.