Çocuk psikoloğu Haim Ginott der ki “Çocuklar donmamış beton gibidir, üzerlerine ne düşse iz bırakır”. Çocuğun kendi kendini idare edebilen, özsaygı kazanmış ve olgun bir birey olması anne ve babanın yaklaşım ve davranışlarına bağlıdır. Çocuğu bir hamura benzetebiliriz. Nasıl hamuru açtığınızda istediğiniz şekli verebiliyorsunuz, bir bebeği yetişkin hale getirene kadar da hamurunu siz yoğuracaksınız. Eğer hamura az sıvı koyarsanız taş gibi olur. Fazla sıvı koyarsanız yapış yapış olur. Hamuru kıvamında yoğurmazsanız giden sadece una verdiğiniz para olur. Ancak çocuğunuza doğru yaklaşamazsanız, ruhsal sorunlar geliştirmeye açık bir yetişkin olacaktır. Her ebeveynin çocuklarına yaklaşımı farklı olabilir ancak genel anlamda üç şekilde ebeveyn yaklaşımı mevcuttur.
Denetleyici Ebeveynler
Denetleyici ebeveyn yaklaşımında, anne babalar, çocuklarının davranışlarını denetleme ve değiştirme amacı güderler. Denetleyici yaklaşımda bulunan ebeveynler, çocuğu tehdit edebileceği gibi şiddet de uygulayabilirler. Aynı zamanda çocuğa sevgi göstermeyerek, küçümseyerek veya onunla konuşmayarak da yaklaşım sergileyebilirler. Bu aileler genellikle çocuklarına iki zıt şekilde yaklaşır. Biraz önce de belirttiğimiz gibi ya şiddet uygulayıp tehdit ederek denetler ya da onunla konuşmayı keserek denetlemeye kalkarlar. İki durumda da çocuklar anne ve babalarından nasıl bir tepki göreceklerini bilemezler. Bunun sonucunda da ya aşırı bir karşıt olma halini ortaya koyarlar ya da ebeveynlerine aşırı derecede boyun eğerler.
Denetleyici yaklaşımda bulunan ebeveynler, çocuğa saldırmakla da kalmaz ve şiddet uygularlar. Ancak uygulanan şiddet her zaman çocuğun herhangi bir eylemine karşılık gerçekleşmez. Bazen çocuğun dışında gerçekleşen bazı olaylar da şiddete sebep olabilir. Örneğin; ebeveyn işyerinde yaşadığı bir sorun nedeniyle patronuna öfkelenmiş ancak ona herhangi bir şekilde öfkesini yansıtamadığı için eve gelip çocuğunu dövmüştür. Bu yaklaşıma sahip ebeveynler öfkelerini çocuklarından çıkarırlar. Bu şekilde yaklaşan ebeveynler çocuklarının ya başkaldıran ya da silik kişiliklere sahip olmasına sebep olmaktadırlar.
Destekleyici Ebeveynler
Bir başka ebeveyn yaklaşımı da destekleyici yaklaşımdır ve bu şekilde davranan aileler, çocukla yakından ilgilenir ve ona sevgisini sözle veya temas yoluyla belli eder. Ebeveynler için en sağlıklı görülen yaklaşım şekli ise ebeveynlerin çocuğu denetlemek için ikna etmeleri ve aynı zamanda destekleyici bir tutumu da kullanmalarıdır. Bu şekilde davranan ebeveynlerin çocuklarının psikososyal açıdan daha iyi bir gelişim sürecini takip ettikleri bilinmektedir. Ebeveyn çocuğun yaptığı aktivitelere karşı ilgi ve sevgi ile yaklaşır ve çocuğa özgür bir alan oluşturursa, çocuğun beceri kazanımlarına destek olmuş olacaktır. Çocuk, özgür ortam sunulduğunda daha cesur şekilde hareket eder çünkü ebeveynleri tarafından kısıtlanmamıştır.
Ebeveynler çocuğa rahat hareket edebileceği ve kendini özgürce ifade edebileceği bir ortam yarattıktan sonra çocuğun yaptıklarını takdir ederse çocuğun o davranışı pekişecek ve daha da güzel davranışlar gelecektir. Bahsettiğimiz konuyu bir örnek ile açıklayalım. Örneğin; ebeveynler, gerekli fırsatı ve ortamı yaratarak çocuğa sulu boya seti ve sulu boya kâğıdı almıştır. Çocuğun sulu boyayla biraz da etrafı kirleterek resim yapması için her türlü imkânı tedarik ettikten sonra çocuğun getirdiği resmin çok güzel olduğunu belirtip takdir ederler. Bu çocuk için bir pekiştireç olmuştur ve daha iyi resimlerle ebeveynlerine gelecektir. Ancak aile resmi beğenmeseydi veya etrafı kirlettiği gerekçesiyle sulu boyu ve kağıt almasaydı o zaman çocuğun özgürlüğünü ve yaratıcılığını kısıtlamış olurlardı.
Pasif Ebeveynler
Üçüncü bir yaklaşım tarzı da pasif yaklaşımdır. Çocuğun gösterdiği aktiviteler karşısında ilgisiz kalan ebeveynler bu yaklaşım tarzını benimsemişlerdir. Bu kişiler aslında çocuklarına karşı hoşgörülü olduklarını zannederler ancak gerçekte ilgisizdirler. Bu kişiler iki kavramın arasındaki farkı görememektedir. Çocuğa özgürlük fırsatını vermekte ancak sınırları belirlememektedirler. Sınır koyma konusunda başarısız ebeveynler bu yaklaşımı benimserler. Özetlemek gerekirse, destekleyici ebeveynler, çocuğa olumlu davranışlar kazandırıp bir yandan da kural koyabilirken, pasif ebeveynler ise çocuğun olumsuz davranışlarına müsaade eder, sınır koyamaz ve adeta kabuğuna çekilir. Denetleyici ebeveynler ise davranışlarından dolayı çocuğu aşağılar, bağırır ve döver.
Çocuğunuza Nasıl Yaklaşmalısınız?
- Ebeveynler olarak tutarlı davranışlarda bulunun. Tutarsız ebeveynler hem çocuğa kötü bir rol model olur hem de tutarsız davranışlar gösterdikleri sürece ipleri tamamen çocuğun eline verir ve evde adeta bir kukla halini alırlar.
- Çocuğunuzla iletişim kurarken ona özen gösterin. İlgisiz davranmayın çünkü çocuklar yaşanan ve gördükleri davranışları çok iyi kaydederler. İletişim kurarken çocuğunuzla göz kontağı kurmaya özen gösterin.
- Çocuğunuza asla şiddet uygulamaya kalkmayın. Şiddet yolu ile ona herhangi bir şeyi yaptıramamakla beraber aranızdaki iletişimi kısıtlayarak onunla ileriki zamanlarda da uzlaşamama tehlikesiyle karşı karşıya kalırsınız.
- Çocuğun başarılarını pekiştirin ki yeni başarılar gelsin. Çocuğun başarılarını eleştirir ve yererseniz onu hayal kırıklığına uğratır ve yeni girişimlerin önünü tıkarsınız.
- Çocuğun merakını kısıtlamayın. Çocuğun önünü açın, ona özgürlüğü tattırın. Merak edip keşfetmesini sağlayın. Kısıtlanan çocuklar yıllar sonra özgüven eksikliği yaşayan yetişkinler olarak karşınıza çıkar.
- Dünya yüzyıllarca “başımıza icat çıkarma” felsefesinden çok çekti. Çocuğunuzun araştırma yapmasına ve yeni şeyleri keşfetmesine izin verin. 17. yüzyılda modern bilimin babası olarak kabul edilen Galileo Galilei, dünya merkezci anlayışı benimseyen Papa ve Kilise’nin aksine Dünya’nın Güneş’in çevresinde döndüğünü açıklamıştır. Bu sebeple Kilise ve Engizisyon Mahkemesi tarafından iddialarını sonlandırmaz ise cezalandırılacağı söylendi ancak Galilei, son sözünde dahi Dünya’nın yine de döndüğünü iddia etti ve ömür boyu ev hapsi cezasına çarptırıldı. Günümüzde Kilise, Galilei’yi saygıyla anıyor ve Dünya’nın döndüğünü kabul ediyor. Siz o çağlardaki Kilise’nin yaptığını çocuğunuza yapmayın, zira her çocuk Galilei kadar inatçı olmayabilir ve ciddi hayal kırıklıkları yaşayabilir.